Yaşlılık döneminde pek çok sistemde gerileme ve çöküşler meydana gelmektedir. Bu dönemde fiziksel gerilemeye ek psikolojik ve kognitif gerilemeler de eşlik eder. Geriatrik bireylerde sık karşılaşılan; klinikte tanı ve ayrımını yapmanın zor olduğu ve bu sebeple tedavinin geç başladığı hatta bazen atlandığı konulardan biri de kuşkusuz bu 3D’dir.

    Peki nedir bu 3D?   Demans, deliryum ve depresyon…

Demans:

    Kendi içinde pek çok çeşidi olan; günlük yaşamı ve kişinin fiziksel aktivitelerini olumsuz etkileyecek şekilde hafızanın, düşünme ve muhakeme kabiliyetinin, konuşma yetisinin dejenere olması durumudur.

    Demans hastalarının ortalama % 60’ı  Alzehimer tipi demanstır. Yine sık rastlanan demans türlerine vasküler demans, Lewy cisimcikli demans, frontotemporal lob demansı, karışık demans örnek verilebilir. Demans genellikle akut başlangıçlı ve yavaş progresyon (ilerleme) gösteren bir nörodejeneratif hastalıktır.

    En sık görülen tip olan Alzheimer tipi demansın erken evresinde hastalarda bilinç açıktır. Yönelim bozukluğu ağır demanslar dışında ve deliryum eşlik etmiyorsa beklenmez. Yine erken evre demansta ailesi ya da çevresi kişideki değişikliği fark etmese de kişi kendindeki değişikliğin farkına varıp inkâr mekanizmasını devreye sokabilir. Bu dönemde etrafa ilgisi azalır, önceden zevk aldığı şeyleri yapmamaya başlar, kaygısı artar ve uykusuzluk yaşayabilir. Bu evre genellikle depresyon ile karıştırılır. Depresyonda görülen unutkanlığa ‘yalancı demans’ adı da verilir.

    Orta evrede hasta artık uzak belleği de unutmaya ya da anıları çarpıtmaya başlar ki hastanın yakınları özellikle bu dönemde gerilemeyi net olarak fark etmeye başlarlar.

    İleri evre hastalığın son evresidir. Bu evrede hastalar yakınlarını hatta kendilerini bile hatırlayamayabilirler. Hasta yatağa bağımlı hale gelir ve beslenme sorunları, metabolik sorunlar, enfeksiyonlar görülür. Bu döneme deliryum eklenirse hastanın gidişatı daha da kötüleşir.

 

Deliryum:

    Yaşlı bireylerde deliryum pek çok nedenle ortaya çıkabilir. Bu nedenler demans, depresyon, kardiyovasküler sistem hastalıkları, alkol ve madde kullanımı vs. olabilir. Hastaneye yatan yaşlı bireylerin büyük bir kısmında gözlenebilen bir durumdur. Yaşlılığın normal bir parçası olarak düşünülmemeli ve normalleştirilmemelidir.

    Deliryumun temel belirtisi, odaklanma sürdürme ve kaydırmada bozulmanın görülmesi; beraberinde bilinç bozukluğu gelişmesidir. Ani başlangıçlı ve dalgalı bir seyir gösterir. Deliryum başlamadan birkaç gün önce kendini özellikle huzursuzluk ve uyku-uyanıklık dengesinde bozulma ile göstermeye başlar. Korkutucu varsanılar ve algı bozukluğu tipiktir. Bunların rahatsız edici etkileri sebebi ile hasta öfkeli, saldırgan, reddedici bir tavır sergiler. Genellikle ilaç reddi, yatak çarşaflarını ve kıyafetlerini çekiştirme, bulundurduğu yeri terk etmek isteme gibi durumlar görülebilir.

    Deliryum için üç tip klinik seyir tanımlanmıştır bunlar:

Hiperaktif Tip: Hastada huzursuzluk, varsanılar, sanrılar sıklıkla görülür. Öfkeli ve saldırgan davranışları olabilir. Prognozu daha iyidir tüm deliryumların %30 u bu tiptir.

Hipoaktif Tip: Reterdasyon (yavaşlama), Konuşma ve hareket azlığı görülür. Sık rastlanan tür olmasına rağmen klinikte atlanma olasılığı daha fazladır.

Karışık Tip: Her iki tipin de özelliklerini bulundurur. Ajite ve apatik tavırlarda dalgalanmalar görülür. %45 lik oranla en sık görülen deliryum tipidir.

Deliryumda altta yatan nedenin kısa sürede tespit edilmesi çok önemlidir. Genellikle demans ve depresyon ile karıştırılmaktadır. Ancak deliryumun akut başlangıçlı olması ayırt edici özelliklerin başında gelmektedir.

 

Depresyon:

    Depresyon sözcük anlamı olarak çökme, kendini kederli hissetme, yaşama karşı hevesin, arzunun azalması ve aktivitelere isteksizlik gibi anlamlarda kullanılmaktadır.

    Duygulanım kişinin uyaranlara karşı verdiği anlık tepkilerdir. Bunlar sevinç, öfke, üzüntü, şaşkınlık, iğrenme, sıkıntı vb.. Duygudurum ise bireyin bir süre boyunca neşeli, üzüntülü, tedirgin ya da çökkün bir duygulanım içerisinde bulunmasıdır. Özetle duygulanım bir hava durumu ise duygudurum bir iklimdir. Normal şartlarda duygudurum gün içinde belli sınırlarda değişiklik gösterebilmektedir, bu durum kişide bir anormallik olduğunu göstermez. Ancak uzun bir süre çökkün duygudurum devam ederse depresyon varlığı muhtemeldir.

    Depresyon bir “hastalık” değil, “bozukluk” tur. Depresyonun belirtileri, tedaviye yanıt ve seyri, hastalar arasında ve aynı hastada zaman içinde farklılıklar gösterebilir. Bu farklılıklar depresyon alt tipleri ile tanımlanır. Geriatrik bireylerdeki sık rastlanan depresif bozukluklar şunlardır:

  • Majör depresif bozukluk
  • Distimik bozukluk
  • Minör depresif bozukluk
  • Karışık anksiyete ve depresif bozukluk
  • Yas
  • İlaç veya maddeye bağlı depresyon
  • Genel tıbbi duruma bağlı depresyon
  • Depresif duygu durumla giden vasküler demans

 

    Depresyonun oluş nedenini kısaca “biyopsikososyal” terimi ile açıklamak mümkündür. Bu terimdeki “biyolojik” ifadesi kişinin genetik ve beyindeki yapısal özellikleri ile ilgilidir. Terimdeki “psikolojik” ifadesi ile kişiye özgü başa çıkma yolları, kişilik özellikleri anlatılmak istenir. “Sosyal” olan kısım ise kişinin çevre ile ilişkisidir.

    Yaygın kanının aksine depresyon yaşlılığa eşlik etmesi gereken doğal bir durum değildir. Yaşlılarda depresyonun ayırt edilmesi ve tedavi edilmesi, intihar veya kalp ve beyin hastalığı gibi ölümcül komplikasyonların önlenmesi açısından oldukça önemlidir.  Herhangi bir nedenle hastanede yatan yaşlılarda depresyon görülme oranı %20-30 iken; inme, kalp krizi ve onkolojik tedavi görenlerde %40, demans veya diğer bilişsel bozukluklar sebebi ile bakım alanlarda %50-70’ e kadar çıkmaktadır.

    Depresyon ilk bulguları görünümde vermeye başlar. Kişiler düşünceli, durgun, omuzlar çökük, genel bir yavaşlama içinde, yüz çizgileri daha belirgin, kendine bakımı önceye kıyasla azalmış ve üzgün görünümdedirler. Konuşmaları ve ses tonları azalmıştır. Bazen konuşmaları sadece sorulan sorulara cevap verme şeklinde olur.  Yaşlı bireylerde bu durumun aksine huzursuzluk, huysuzluk, aşırı hareketlilik ya da öfkeli bir tutum görülebilir.

    Depresyon belirtileri aralıksız olarak iki hafta süreyle kişiyi etkiliyorsa klinik olarak tanı konulur. Bazı durumlarda ise depresyon bulgusu o kadar ağırdır ki bir hafta bile tanı koymak için yeterlidir. Hastaların bazılarında sabah saatlerinde, bazılarında ise akşam saatlerinde artma şeklinde dalgalanmalar görülebilir.

    Demans ve depresyon arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmaların çoğu Alzheimer tipi demans ve vasküler demans üzerinedir.  Alzheimer’ın ilk evresinde depresyona benzer bulgulara rastlanır. Ayrıca depresyon öyküsü bulunan yaşlı bireylerde Alzheimer belirtilerinin beklenenden yaklaşık 10 yıl daha erken görüldüğü vurgulanmıştır.  Yine yapılan çalışmalar tedavi edilmemiş depresyonun beyinde oluşturduğu yapısal değişimin demansa zemin hazırladığını da göstermektedir.